14 Ekim 2010 Perşembe

Sonbahar, Fransızlar için grev mevsimi...

Paris'te bir ay içinde üç geniş katılımlı gösteri (manif) ve iki genel greve denk geldim.
Fransızlar özelde yeni emeklilik yasasından ve emeklilik yaşının 65'e çekilmesinden, Romanların sınır dışı edilmesinden, suç işleyen göçmenlerin vatandaşlıktan çıkartılmasından, genelde ise Sarkozy'den (Sarko) şikayetçiler. Sarko genel bir memnuniyetsizliğin yeni sıfatı adeta. Sarko'yu ne hallere soktuklarının ufak bir özetini yanda görebilirsiniz.

Grev ise hayatın bir rutini, en makbulü genel grev olanı, etkisini en aza indirmek için ne kadar önlem alsalar da özellikle toplu taşımaya yansımaları epey dramatik oluyor.Genel grevlere, belli günlerde düzenlenen manifler eşlik ediyor. Maniflerin Paris'te tek bir adresi var: Republique meydanı. Kendisi hem geniş, hem şehrin ana arterleri boyunca gösteri yaparak yürünmesine imkan sağlıyor hem de atmosferi cidden etkileyici... İkinci genel grev dalgası ise 12 Ekimde başladı ve şimdilik yarına kadar devam edecek. Konu kabaca emeklilik yaşının 60'tan 65'e çekiliyor olmasına odaklanıyor. Sendikaların güzel bir de sloganı var: Zaten 60 bile çok (bizim mezarda emeklilik dediğimiz).

Özellikle solcu Fransızların sinirlerini oynatan ve 30 eylülde mecliste oylanarak kabul edilen yeni göçmen yasası ise şöyle: Eğer 10 yıldan kısa süredir Fransız vatandaşlığına geçmiş (natüralize olmuş) bir kişi polis öldürürse vatandaşlıktan çıkarılıyor. Yani natürel Fransız vatandaşları ister 50 polis öldürsün Fransız vatandaşı olmaya devam edebilirken, sonradan olma bir Fransızın vatandaşlık haklarının elinden alınması için 1 adet polis öldürmesi yeterli: Bir nevi eşitlik ilkesinin yandan yemişi...

Geçen hafta Marais bölgesindeki galerileri gezdim, böylesi hararetli bir siyasi gündemin sanata yansıması nedir diye soracak olursanız, henüz izine rastlayamadım...

1 yorum: